Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@Bilecik, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.

DSpace@Bilecik, üyelik gerektirmeyen herkese açık bir sistemdir. Üyelik ve veri girişi sadece BŞEÜ mensuplarına (Öğrenci, idari ve akademik personel) özeldir.


 

Güncel Gönderiler

Öğe
Fıkıh ve Tasavvuf İlişkisi
(Ege Ünivesitesi Türk Dünyası Araştırmaları Entitüsü, 2022) Kesmez, Emine Nida; Aydın, Ahmet
Fıkıh lügatte bilmek,incelikleri kavramak demektir. İslam'ın ilk zamanlarında dini ve dünyevi bütün hususlarında bilinmesi lazım gelen her şey fıkıh adı altında öğrenilmiştir. Fıkıh ile tasavvuf birbirleriyle çatışmaz. Fıkıh insan bedeninin iskelet ve organları gibidir. Tasavvuf ise kişinin haramlardan korunma duygusunu ve imanını kuvvetlendirir. Fıkıh kavramı, Allah'a yaklaşmak ve kullukta ihsan sırrını yakalamaya çalışmak bir basamaktır. Tasavvuf ise adeta bu basamağa adım atabilmek için fıkıha yardım eder niteliktedir. Fıkıh ve tasavvuf birbirlerini ayıran ayrıştıran değil aksine İslami ilimler açısından bütünleyen alandır. Fıkıh ilmi her şeyin kendisiyle ölçüldüğü temel kriter olma konumunu tasavvuf felsefesi üzerinde de hissettirir. Bundan dolayı sûfiler şeriatın dışında görünmemek için ellerinden geleni yaparlar. Fakihlerin tasavvuf ehline bakış açısı üç çerçevede şekillenir. Tasavvufi yaşamın züht dışında ki tüm görüntülerinin İslam dışı kanaatinde olan düşüncesidir. Diğer bakış ise tamamen bu yaşam şeklini görmezlikten gelip ilgisiz kalandır ki bu düşünce fakihlerin genel anlamda çoğunluğunun katıldığı realitedir. Özellikle fethedilen yeni yerleşim alanlarına tasavvufçular tarafından taşınan dini düşüncenin şeriata uygunluğunu sağlamak ve bu fikri şer'i bir alanda tutma çabası ise genel mana da sufilerin büyük bir çoğunluğunu oluşturur. Bu fikir tasavvufi yaşamın devlet doktirine dönüştüğü coğrafyalarda görülür. Endülüs'te devletin kurulması ve korunmasında tasavvufi açıdan egemen oluşu fakihlerin tasavvuf alanına pozitif bakmaları bu yaşam şekillerinin klasik dönemde bulma cihetine yöneltmiştir. Mutasavvıflar aynı fakihler gibi şer'i hükümlerin fıkıh gibi zahirî ile değil de bu hükümlerin batını ile ilgilenerek aynı şekilde hareket etmişlerdir. Fukahanın eserlerine sözlerine mezheplerine bakarak kendi kalbi tasfiye ve dini bütünleştirmeyi gözeten hallerine yardımcı olacak bir ilime muhtaç olduklarını görürler.
Öğe
COVID-19 salgınının Türkiye'de devlet bütçesi üzerine etkisi
(Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Alim, Ebrar Meryem; Acar, Yasin
Çin’in Wuhan kentinde meydana gelen ve kısa süre içerisinde tüm dünyaya yayılan Covid-19 Salgını, solunum yolu rahatsızlığı olarak meydana gelmiş ve birçok ülkede sayısız ölüme sebep olmuştur. Virüsün merkezi Çin olmasına rağmen en az etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye tarihinin en eski dönemlerinden günümüze kadar enflasyon sorunu ile uğraşması vealt yapı sorunu yaşaması gibi kronik sebeplerinin var olması, COVID-19 Salgınından etkilenme oranı diğer ülkelere kıyasla yüksek olmaktadır. COVID-19 Salgının yıkıcı etkilerinin yalnızca sağlık alanında olmaması bu durumun eski düzenine gelmesini zorlaştırmaktadır. COVID-19 Salgınının öncesine kadar durum karşılaştırmalarında ekonomi başta olmak üzere diğer sektörlerde de bu alanları etkileyen farklı olaylar baz alınırken şu an için COVID-19 Salgını, tüm sektörler için aynı başlıkta yer almakta ve COVID-19 Salgını öncesi ve sonrası ayrımını oluşturmaktadır. İlk virüsün çıktığı günden, günümüze kadar geldiğimiz zaman yaklaşık 5 yıl geçtiğini görmekteyiz. Uzun bir zaman gibi olsa da ekonomi alanında gösterdiği yıkıcı etkileri hala devam etmektedir. Çalışmanın genelinde COVID-19 Salgın öncesi dönem olan 2019 yılı ve COVID-19 Salgını kısıtlamalarının kalkmasıyla eski düzene dönmeye başladığımız 2024 yılları arası yer almaktadır. Sonuç olarak bu dönemler arasında kamu harcamalarında yüksek oranlar seyredilmiştir. Enflasyon ve işsizlik gibi durumlar ortaya çıkmıştır. Covid-19 salgının küresel boyuttadır fakat diğer ülkeleri etkilemesi aynı ölçüde olmamıştır. Bu sebeple Türkiye’de yaşanan ekonomik krizi yalnızca COVID-19 Salgınının varlığına mal etmek doğru olmayacaktır.
Öğe
Plastik ekstrüzyon sistemlerinin döngüsel ekonomi modeli kapsamında karşılaştırılması: Stretchood shrink ambalaj
(Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Türkmen, Fatih; Balbay, Şenay
Küresel endüstri ve tüketim dinamiklerindeki hızlı değişimler, çevresel sürdürülebilirlik ve kaynak verimliliğini önemli kılmaktadır. Döngüsel ekonomi modeli, kaynakların verimli kullanımını ve atıkların minimize edilmesini hedeflemektedir. Döngüsel ekonomi modelinin en çok uygulanmasına ihtiyaç duyulan alanlardan biri olan ambalaj sektörü için stretchood shrink ambalajı üretiminin yapıldığı plastik koekstrüzyon sistemlerinin karbon emisyonu salınımı konusunda ele alınması oldukça önemlidir. İkincil ambalajlama sınıfında yer alan stretchood shrink ambalajlar, döngüsel ekonomi ilkelerine uyumlu olarak malzeme ve enerji verimliliğini artırmakta, plastik ambalaj endüstrisinde sürdürülebilir üretim ve atık yönetimi stratejilerinin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda stretchood shrink ambalaj üretim sistemlerinin avantajları ve iyileştirme alanları belirlenerek çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada rehber bir kaynak olması hedeflenmiştir. Çalışmada, Türkiye’de kullanılan farklı markalar tarafından tasarlanmış ve üretilmiş Stretchood shrink naylon film üretim sistemlerinin malzeme kullanımı, enerji tüketimi, geri kazanım oranları açısından değerlendirilerek karbon ayak izi hesaplamaları yapılarak döngüsel ekonomi modeli açısından karşılaştırılmıştır. Türkiye’de Stretchood shrink ambalaj film üretimi yapan 5 firmadan alınan verilerle, Almanya ve İtalya menşeli Stretchood naylon film üretim makinelerinin EN ISO 14067:2018 ve EN ISO 14064-1 standartlarına göre doğrudan ve dolaylı karbon emisyonları hesaplanmıştır. Elde edilen bulgular, farklı ülke menşeili üretilmiş Stretch Hood ambalaj üretim teknolojisinin döngüsel ekonomi hedefleri açısından değerlendirildiğinde bazı konularda büyük farklılıklar oluşturduğunu göstermektedir. İncelenen sistemler arasında Almanya menşeili teknolojinin en az karbon emisyonu oluşturduğu görülmüştür. Türkiye’de ihracata dayalı üretim yapan firmaların Stretch Hood ambalajı satın alımı esnasında, tedarikçisinin ambalaj ürününü üretirken kullandığı teknolojiyi dikkate almasına bağlı olarak kendi ürünlerinde karbon ayak izini düşürme çalışmalarında etkili olacağını bu çalışma ispatlamıştır.
Öğe
İklim değişikliğine uyum sürecinde kentlerde sürdürülebilir su yönetim stratejisinin geliştirilmesi: Bilecik (merkez) örneği
(Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Akkoy, Sevgi; Avşar, Edip
Su, dünya ve insanlık için hayati bir kaynaktır ve sürdürülebilir kalkınma için olmazsa olmaz bir konudur. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine göre, ihtiyaç duyulan miktar ve kalitede suya erişim herkesin en temel hakkıdır. Çalışmanın temel amacı, Bilecik şehir merkezinde sürdürülebilir su kaynakları yönetimini sağlamaktır. Çalışma kapsamında, hızla artan su talebini karşılamak için kaynakların daha verimli nasıl kullanılacağı, şehir merkezindeki su kaynaklarının nüfus artışından nasıl etkileneceği, alternatif kaynak ve yönetim ihtiyacının nasıl yapılacağı, suyun geri kazanımı ve yeniden kullanımı için stratejilerin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Yapılan araştırmaya göre kişi başına çekilen günlük ortalama su miktarı 228 litre olarak hesaplanmıştır. Üç büyük ilde kişi başına çekilen ortalama su miktarı İstanbul için 190 litre, Ankara için 246 litre, İzmir için 221 litre olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda, illere yönelik geliştirilen ve uygulanan stratejiler Bilecik (Merkez) özelinde değerlendirilmiştir. İlin tüm içme suyu Karasu Deresi'nden sağlanmaktadır. Bilecik nüfusunun %99'una içme ve kullanma suyu şebeke hizmeti verilmektedir (Bilecik Belediyesi Performans Programı, 2023). Bilecik Belediyesi yetkilileriyle yapılan görüşmede, Bilecik ilinde 2023 yılında kişi başına düşen günlük su miktarının 181 litre olduğu öğrenilmiştir. Elde edilen verilere göre, Bilecik (Merkez) kişi başına çekilen ortalama su miktarının altında kalmaktadır. Bilecik ilinde önümüzdeki yıllarda sanayinin artmasıyla nüfusun düzenli olarak artacağı düşünüldüğünde, yakın zamanda ilde su temini sorunu yaşanabilir. Kentsel alanlarda su kaynaklarının etkin kullanımını artırmak için stratejik kalkınma hedefleri belirlenmeli ve bunları destekleyecek projeler hayata geçirilmelidir. Su kaynaklarının kalitesini artırmada ve su kayıplarını azaltmada bir diğer önemli konu ise su ve atık su altyapısının iyi tasarlanmasıdır. Bu nedenle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, valilik ve yerel yönetimlerin su krizini önlemek için acilen bir B planı geliştirmeleri öngörülmektedir.
Öğe
Vergilemede eşitlik ilkesinin Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde analizi
(Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Kıvanç, Yağmur; Ekinci, Filiz
Vergilemeye ilişkin ilkelerin dayanağını Anayasa’nın 73. maddesi oluşturmaktadır. Ancak vergi sadece son yüzyılda var olan bir kavram değildir. Vergilerin ortaya çıkışı tarihsel olarak oldukça eski dönemlere dayanmaktadır. Nitekim küçük bir topluluk bile olsa kamuya ilişkin ortak giderlerin varlığı her zaman söz konusudur. Bu ortak giderlerin karşılanma biçimi, kabilelerden beyliklere, devletlere ve imparatorluklara kadar uzanan süreçte kurumsal bir dönüşüm geçirmiştir. Bu süreçte genelde temeli ağır yüklü, eşit olmayan ve adaletsiz vergilemeye dayanan bir takım ayaklanmalar ile yönetimlere karşı demokratik sınırlandırmalar başlatılmıştır. Anayasal hareketler geliştikçe buna bağlı olarak vergi hukuku da gelişmiştir. Vergi kanunları oluşturulurken yasa koyucuların dikkate alması gereken vergileme ilkeleri temel hak ve özgürlüklerin de bir tezahürü olmalıdır. Bu ilkeler ise klasik ilkeler ve modern ilkeler olarak ayrılmaktadır. Çalışmada, Anayasa’nın genel olan, hukuk devleti, sosyal devlet ve hukuki güvenlik ilkeleri ve vergi ile ilgili olan 73. maddesine dayanan vergilendirme ilkeleri açıklanacaktır. Bu çalışmanın amacı Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlarda vergilerde eşitlik ilkesinin nasıl ele alındığının incelenmesidir. Birinci bölümde vergilerin anayasal temellere dayanmasının tarihsel süreci, ikinci bölümde Anayasa’nın genel ilkeleri ile anayasal temellere dayanan vergilendirme ilkeleri, üçüncü bölümde ise genel olarak yargı sisteminden bahsedilecek, Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve işleyişi ele alınacaktır. Akabinde kamu yararı kavramı ve eşitlik ilkesi çerçevesinde mahkemenin verdiği kararlar incelenecektir.