Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@Bilecik, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.
DSpace@Bilecik, üyelik gerektirmeyen herkese açık bir sistemdir. Üyelik ve veri girişi sadece BŞEÜ mensuplarına (Öğrenci, idari ve akademik personel) özeldir.

Güncel Gönderiler
304L Paslanmaz Dairesel Kesitli Profilin Üç Nokta ve Dört Nokta Eğme Yüklemesi Altındaki Davranışının Deneysel ve Nümerik Olarak İncelenmesi
(WOSCON, 2025) Üner, Tuğçe; Demir, Devran; Esener, Emre
Bu çalışmada, 304L kalite paslanmaz çeliğin üç nokta ve dört nokta eğme yüklemesi altında davranışı deneysel ve numerik olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, endüstriyel uygulamalarda ve literatürde sıklıkla kullanılan dairesel kesitli geometriye sahip 304L kalite paslanmaz çeliği incelenmiştir. Çalışma kapsamında, 140 mm, 160 mm ve 180 mm destek mesafesi aralığında ve 5 mm zımba yarı çaplarında üç nokta ve dört nokta eğme testleri deneysel olarak gerçekleştirilmiştir. Deneysel çalışmaların sonucu olarak, destek mesafesi arttıkça malzemenin eğilmesi için gerekli olan kuvvetin azaldığı tespit edilmiştir. Çalışmanın ikinci adımında, Hill-48 ve Barlat-89 plastisite modelleri kullanılarak sonlu elemanlar analizleri gerçekleştirilmiştir ve sonlu elemanlar analizlerinden elde edilen kuvvet-deplasman eğrileri ve şekillendirilmiş numune formları deneysel sonuçlar ile karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmanın sonucu olarak, kuvvet-deplasman eğrilerinin ve deforme olmuş numune geometrilerinin birbirleriyle uyumlu olduğu tespit edilmiştir.
Sürdürülebilir gelecek için geçiş yakıtı: Doğalgazın rolü ve hanehalkına yansıması
(Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Türkmen, Handan; Bilgiç, Abdulbaki
Kentleşme sürecinin hız kazanması, doğal çevre üzerinde derin ve geri dönüşü zor etkiler bırakmaktadır. İnsan faaliyetlerinin yol açtığı çevresel bozulma, özellikle iklim değişikliği çerçevesinde kritik bir boyuta ulaşarak ekosistemler üzerinde yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır. Bu çalışma, hanehalklarının ve hane reislerinin sosyo-demografik ve ekonomik özelliklerinin doğal gaz harcama olasılığı ile koşullu ve koşulsuz harcama düzeyleri üzerindeki etkilerini kapsamlı bir şekilde analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 1 Ocak - 31 Aralık 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilen hanehalkı Bütçe Anketi’nden elde edilen, 11,296 hanehalkına ait geniş çaplı veri seti kullanılmıştır. Analiz sürecinde, kalıntı bağımlı iki değişkenli Çift Engel Sansür Modeli uygulanarak derinlemesine bir değerlendirme yapılmıştır. Elde edilen bulgular, hane reisi’nin ve hanehalkı’nın sosyo-ekonomik profillerinin doğal gaz tüketim eğilimi ve koşullu ve koşulsuz harcama düzeyleri üzerinde belirleyici bir rol oynadığını ortaya koymuştur. Özellikle hane reisi’nin medeni durumu (evli veya dul olması), yaşanılan konut tipi (ikiz ev veya diğer konut türleri), konutun banka ve sağlık merkezlerine yakınlığı, haftalık toplam hanehalkı harcaması, binanın yaşı, oda sayısı ve konutun genişliği gibi faktörlerin, doğal gaz harcama olasılığını ve harcama miktarını anlamlı bir şekilde artırdığı tespit edilmiştir. Bu sonuçlar, söz konusu profildeki hanehalklarının daha yüksek doğal gaz tüketimine yöneldiğini ve dolayısıyla karbon emisyonlarını artırarak çevresel sürdürülebilirlik açısından önemli bir risk oluşturduğunu göstermektedir. Bu çalışma, belirlenen değişkenler ışığında politika yapıcılara yönelik uygulanabilir ve etkili öneriler geliştirmiştir. Kentleşmenin çevre üzerindeki baskısını azaltmak ve daha sürdürülebilir bir enerji yönetimi sağlamak adına, yeşil enerjiye geçişin teşvik edilmesi, enerji verimliliğini artıran düzenlemelerin hayata geçirilmesi ve çevre dostu politikaların benimsenmesi gerekliliği vurgulanmıştır. Çalışmanın sunduğu bulgular, sürdürülebilir kentleşme ve enerji politikalarının oluşturulması noktasında yol gösterici nitelikte olup, çevreye duyarlı bir gelecek inşa etme çabalarına önemli katkılar sunmaktadır.
CDS Primi İle Yatırımcı Risk Eğilim Endeksi Üzerine Bir Araştırma
(Bartın Üniversitesi Yayınları, 2024) Ersin, Duygu; Oral, İbrahim Orkun
1994 yılında finansal tablolarda yer almaya başlayan CDS kavramı özellikle finans piyasasında faaliyette bulunan yatırımcıların kredi riskinden korunmaları noktasında önemli bir gösterge olarak ifade edilmektedir. Kredi türev araçlarından birisi olan CDS primlerinde meydana gelen artışın temerrüde düşme ihtimalini yükselttiği veya borçlanma maliyetleri üzerinde yukarı yönlü artışı işaret ettiği göz önünde bulundurulduğunda ülke ekonomisi açısından oldukça önemli bilgiler sunduğu da vurgulanabilir. Bu noktadan hareketle kredi derecelendirme kuruluşları tarafından verilen kredi notlarının yanı sıra CDS primlerinin de yatırımcıların karar süreçlerinde etkili olduğu belirtilebilir. Yatırımcıların karar alma süreçlerinde etkili olan bir diğer gösterge ise Risk Eğilim Endeksi’ dir. Söz konusu endeks finansal piyasalarda faaliyette bulunan yatırımcıların risk alma eğilimlerini ölçen dinamik yapıya sahip gösterge olarak tanımlanabilir. Farklı kategorilerde veri sunan endeks 0-100 arası skorlama yaparak veri sunmaktadır. Yatırımcıların risk alma iştahını gösteren söz konusu gösterge birçok ülkede finansal piyasalarda istikrar ölçütü olarak da gösterilmektedir. Bu bağlamda iki kavram hakkında verilen temel bilgilerden yola çıkarak finansal istikrar açısından önemli olan kavramların birbirleri arasındaki nedensellik ilişkisinin analizi çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Nedensellik ilişkisi Türkiye örnekleminde 01.2010- 04.2024 tarih aralığında haftalık veriler kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada CDS endeksi ve REKS (tüm, yerli, yabancı) olmak üzere iki değişken kullanılmıştır. Risk eğilimi grupları için analiz ayrı ayrı gerçekleştirilmiştir. Değişkenler üzerinden gerçekleştirilen birim kök testi sonucunda değişkenlerin farklı seviyelerde durağan hale geldiği görülmüştür. Bu noktadan hareketle VAR modeline dayalı Toda- Yamamato nedensellik testine karar verilmiştir. Fakat uygun gecikmeye göre kurulan VAR modellerinde değişen varyans sorununun giderilememesi üzerine Hatemi-J nedensellik testi tercih edilmiştir. Söz konusu testin tercih edilmesinde Toda-Yamamato testinden farklı olarak kaldıraçlı bootstrap yöntemi yardımıyla boyut bozulmalarının önüne geçilmiş olması etkili olmuştur. Tüm, yerli ve yabancı olmak üzere oluşturulan risk eğilimi değişkeni ile CDS değişkeni arasında tüm gruplar için karşılıklı nedensellik ilişkisi incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre risk eğilimi grupları ile CDS primi değişkeni arasında 0,01 anlamlılık seviyesinde karşılıklı nedensellik elde edilmiştir.
Türk sigorta sektöründe kasko sigortasının tercihi üzerine bir araştırma: İstanbul örneği
(Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025) Ersin, Duygu; Oral, İbrahim Orkun
Kişiler yaşamlarında karşılaşabilecekleri tehlikelere karşı gerçekleşebilecek zararlardan korunabilmek ve kendilerini güvence altına alabilmek için sigorta kavramına ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda bireyler, sigorta ile belirli bir prim karşılığında sigorta şirketlerinden güvence talep etmektedirler. Diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerin finans sisteminde sigortacılık sektörü önemli bir paya sahip olmaktadır. Bu durumun bir göstergesi olarak Türkiye’de kasko sigortasının uygulamada daha yaygın şekilde kullanılan sigorta türü olduğu vurgulanabilir. Ayrıca sektörde her geçen gün artmakta olan taşıt sayısı kasko yaptıran kişi sayısında da artışı sağladığı belirtilebilir. Aynı zamanda kasko branşı prim üretimini arttırdığı da ifade edilebilir. Günümüzde araç sahibi olan kişiler öncelikle aracında ortaya çıkabilecek risklerden korunmak için kasko sigortası yaptırmak istemektedirler. Gerçekleşebilecek zararları önlemek istedikleri için araçlarını farklı şekillerde kasko sigortası ile güvence altına alma fırsatını talep etmektedirler.
Bu çalışmanın amacı İstanbul ilinde ikamet eden bireylerin kasko tercihi üzerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesidir. Çalışmanın diğer bir amacı ise ankete katılan bireylerin demografik, sosyo- ekonomik (gelir seviyesi, ehliyet sahipliği yılı, aracın piyasa değeri, vb.) özelliklerine yer verilerek bireylerin kasko sigortası satın almalarını veya almamalarını etkileyen faktörlerin tespitidir.
Çalışmada analizlerden elde edilen sonuçlara göre kasko sahipliği ile cinsiyet, medeni durum, aylık ortalama kişisel gelir, aylık ortalama hane halkı geliri, ehliyet grubu, yılda yapılan km yolun şehir içi- şehirlerarası yaklaşık oranı ve daha önce maddi hasarlı kazanın yaşanması arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı ayrıca kasko sahipliği ile belirtilen değişkenlerin bağımsız olduğu ifade edilebilir. Kasko sahipliği ile diğer değişkenler (yaş, eğitim durumu, meslek, araç yaşı, araç piyasa değeri, ehliyet sahiplik yılı, yılda ortalama yapılan km yol, aracın başka kullanıcısının varlığı, daha önce maddi hasarlı kaza geçirildiğinde aracın kaskosunun varlığı,) arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu ifade edilebilir.
Fıkıh ve Tasavvuf İlişkisi
(Ege Ünivesitesi Türk Dünyası Araştırmaları Entitüsü, 2022) Kesmez, Emine Nida; Aydın, Ahmet
Fıkıh lügatte bilmek,incelikleri kavramak demektir. İslam'ın ilk zamanlarında dini ve dünyevi bütün
hususlarında bilinmesi lazım gelen her şey fıkıh adı altında öğrenilmiştir. Fıkıh ile tasavvuf birbirleriyle
çatışmaz. Fıkıh insan bedeninin iskelet ve organları gibidir. Tasavvuf ise kişinin haramlardan korunma
duygusunu ve imanını kuvvetlendirir. Fıkıh kavramı, Allah'a yaklaşmak ve kullukta ihsan sırrını yakalamaya
çalışmak bir basamaktır. Tasavvuf ise adeta bu basamağa adım atabilmek için fıkıha yardım eder
niteliktedir. Fıkıh ve tasavvuf birbirlerini ayıran ayrıştıran değil aksine İslami ilimler açısından bütünleyen
alandır. Fıkıh ilmi her şeyin kendisiyle ölçüldüğü temel kriter olma konumunu tasavvuf felsefesi üzerinde de
hissettirir. Bundan dolayı sûfiler şeriatın dışında görünmemek için ellerinden geleni yaparlar. Fakihlerin
tasavvuf ehline bakış açısı üç çerçevede şekillenir. Tasavvufi yaşamın züht dışında ki tüm görüntülerinin
İslam dışı kanaatinde olan düşüncesidir. Diğer bakış ise tamamen bu yaşam şeklini görmezlikten gelip
ilgisiz kalandır ki bu düşünce fakihlerin genel anlamda çoğunluğunun katıldığı realitedir. Özellikle
fethedilen yeni yerleşim alanlarına tasavvufçular tarafından taşınan dini düşüncenin şeriata uygunluğunu
sağlamak ve bu fikri şer'i bir alanda tutma çabası ise genel mana da sufilerin büyük bir çoğunluğunu
oluşturur. Bu fikir tasavvufi yaşamın devlet doktirine dönüştüğü coğrafyalarda görülür. Endülüs'te devletin
kurulması ve korunmasında tasavvufi açıdan egemen oluşu fakihlerin tasavvuf alanına pozitif bakmaları bu
yaşam şekillerinin klasik dönemde bulma cihetine yöneltmiştir. Mutasavvıflar aynı fakihler gibi şer'i
hükümlerin fıkıh gibi zahirî ile değil de bu hükümlerin batını ile ilgilenerek aynı şekilde hareket etmişlerdir.
Fukahanın eserlerine sözlerine mezheplerine bakarak kendi kalbi tasfiye ve dini bütünleştirmeyi gözeten
hallerine yardımcı olacak bir ilime muhtaç olduklarını görürler.