Fordist Konsensüs'ten Washington Konsessüsü'ne Birikim ve Bölüşüm Politikaları
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Piyasanın, iktisat politikalarının merkezinde olduğu 1980 sonrası süreçte, kalkınmacı perspektiflerini büyük ölçüde yitiren devletler, toplumların gözünde ciddi bir meşruiyet kaybı yaşamaktadır. Bunun yanında mevcut sermaye birikim sürecindeki ilişkileri deşifre edebilecek toplumsal bir proje ufukta gözükmemektedir. Bu düzlemde çalışmanın amacı, Fordist Konsensüs 'ten Washington Konsensüsü 'ne geçişle birlikte, değişen uzlaşı biçimleri çerçevesinde, gerek emek süreçlerinde, gerekse birikim rejimi ve düzenleme tarzında yaşanan değişimi ortaya koymaktır. Çalışmada öncelikle, II. Dünya Savaşı'ndan sonra, 1970'lere kadar olan dönemde uygulama alanı bulan Fordist Konsensüs açıklanmakta daha sonra bunun yarattığı birikim- bölüşüm politikalarının, krize girme nedenleri incelenmektedir. Bilindiği gibi söz konusu kriz, savaş sonrası yılların kalkınma ideolojisi ve beraberinde getirdiği iktisat politikası uygulamalarının sona ermesine neden olmuştur. Öte yandan, kriz yaşayan dünya ekonomisiyle birlikte, bu krize bir çözüm olarak gelişen küreselleşme sürecinde, inşa edilen yenidünya düzeninin kurumsal taşıyıcısı olan IMF ve Dünya Bankası, başat bir rol oynamıştır. Bu çerçevede söz konusu kurumların ABD fınans çevreleri ile girdiği mutabakat Washington Konsensüsü olarak adlandırılmış ve konsensüs, 1970'lerde yaşanan ekonomik krizin aşılabilmesi amacıyla tüm dünya ülkelerinde tek taraflı bir reform süreci çerçevesinde uygulamaya koyulan neoliberal politikalara formel ve operasyonel bir nitelik kazandırmıştır. Burada dikkati çeken nokta, devletlerin kalkınmacı bir formasyon üstlendiği ve farklı toplumsal sınıflar arasında bir uzlaşıya tekabül eden -buna ihtiyaç duyan-Fordist Konsensüs ve onun temelinde gelişen iktisat politikalarının yerini, tek kutuplu bir dünyada, uluslararası kurumlarla, fınans çevreleri arasında gelişen, tek taraflı bir uzlaşıya bırakmış olmasıdır. Farklı sosyal, ekonomik ve politik içerimleri olan bu değişimin, günümüz dünyasının ekonomi politikalarını şekillendirmede son derece etkili olmaya devam ettiği görülmektedir.












