Yeşil büyüme ve neoliberal hegemonya: OECD, UNEP ve Dünya Bankası raporlarının neo-gramscici analizi (2005-2013)
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Yeşil büyüme, ekonomik büyüme ve çevresel sürdürülebilirliği birleştiren bir yaklaşımdır. 1970'lerden itibaren sürdürülebilir kalkınma düşüncesiyle şekillenen bu kavram, 2005 yılında Seul'de düzenlenen Beşinci Çevre ve Kalkınma Bakanlar Konferansı'nda somut bir politika çerçevesi olarak benimsenmiştir. Yeşil büyüme, çevresel etkileri minimize ederek doğal kaynakların verimli kullanımını ve ekolojik bütünlüğün korunmasını hedefler. Özellikle gelişmekte olan ülkeler için kaynak verimliliği ve sürdürülebilir kalkınma fırsatları sunar. Ancak, çevresel mal ve hizmetlerin gerçek değerini yansıtmayan piyasa mekanizmaları, yetersiz karar alma süreçleri ve beşeri sermaye eksikliği gibi engeller mevcuttur. Yeşil büyüme, OECD, UNEP ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların 2005-2013 yılları arasında yayınladıkları raporlarla politik bir çerçeveye oturmuştur. Bu raporlar, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, sürdürülebilir ulaşım ve doğal kaynak yönetimi gibi alanlarda politika önerileri sunmuştur. Ancak Neo-Gramscian perspektiften bakıldığında, bu raporların neoliberal hegemonyayı pekiştirdiği ve yeşil büyümeyi mevcut güç ilişkilerinin devamı için araçsallaştırdığı savunulmaktadır. Bu çalışma, yeşil büyüme söyleminin hegemonik yapılarla ilişkisini ve karşı-hegemonik mücadeleleri analiz etmektedir. Gramsci’nin hegemonya teorisi çerçevesinde, yeşil büyüme politikalarının ekonomik ve toplumsal etkileri incelenmekte; sürdürülebilirlik söyleminin neoliberal düzenin sınırlarını ne ölçüde sorguladığı veya yeniden ürettiği değerlendirilmektedir. Bu analiz, küresel iklim krizi bağlamında alternatif politik stratejilerin tartışılmasına katkı sunmaktadır.
Green growth is an approach that combines economic growth with environmental sustainability. Shaped by the idea of sustainable development since the 1970s, this concept was adopted as a concrete policy framework at the Fifth Ministerial Conference on Environment and Development, held in Seoul in 2005. Green growth aims to minimize environmental impacts while ensuring the efficient use of natural resources and the preservation of ecological integrity. It particularly offers opportunities for resource efficiency and sustainable development in developing countries. However, there are several obstacles, including market mechanisms that fail to reflect the true value of environmental goods and services, inadequate decision-making processes, and a lack of human capital. Green growth was politically framed through reports published by international organizations such as the OECD, UNEP, and the World Bank between 2005 and 2013. These reports provided policy recommendations in areas such as energy efficiency, renewable energy, sustainable transportation, and natural resource management. From a Neo-Gramscian perspective, it is argued that these reports reinforce neoliberal hegemony and instrumentalize green growth to maintain existing power structures. This study analyzes the relationship between green growth discourse and hegemonic structures, as well as counter-hegemonic struggles. Within the framework of Gramsci’s hegemony theory, it examines the economic and social impacts of green growth policies and evaluates the extent to which sustainability discourse challenges or reproduces the limits of the neoliberal order. This analysis contributes to discussions on alternative political strategies in the context of the global climate crisis.












