Mahmûd Kefevî’nin “Ketâibu A’lâmi’l Ahyâr”ında Tasavvuf- Fıkıh İlişkisi

dc.contributor.authorDöner, Nuran
dc.contributor.authorTopçu, Yalçin
dc.date.accessioned2025-05-20T18:32:54Z
dc.date.issued2019
dc.departmentBilecik Şeyh Edebali Üniversitesi
dc.description.abstract16. yüzyıl Osmanlı Dönemi’nde Sinop’ta yaşayan Mahmûd b. Süleymân el-Kefevî (ö. 990/1582), Kadızâde Ahmed Şemseddin,  Abdurrahman Efendî ve Muhammed Abdulvahab’dan ilim tahsil etmiş ve tasavvufî terbiyesini Kadirî tarikatında tamamlamıştır. Molla Gürani Medresesi müderrisliği, Kefe’de kadılık ve emvâl müfettişliği gibi görevlerde bulunmuş, Şeyhülislam Kadızâde Ahmed Efendi’nin döneminde Gelibolu Kadılığı’ndan azledilerek İstanbul’a dönmüştür. İctihad ve taklid ehlini birbirinden ayıramayanlara rehber olmak amacıyla Ketâibü a’lâmi’l-ahyâr isimli eserini kaleme almıştır. Kefevî, eserinde, yaygın kullanılan “tabakât” şeklindeki isimlendirme yerine “ketîbe”yi tercih etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.), sahabe, tabiûn ve müctehid imamlardan sonra Hanefî fukahâsının biyografilerini 22 ketîbe olarak ele almıştır. Eserde, fukahânın tanıtıldığı her bir kitapçığın sonunda o kitapçığın “kalbi” olarak  dönemin sûfîlerine yer verilmiştir.  Kefevî’nin bu tertibi, fıkıh ve tasavvuf ilmi arasında birbirini tamamlayan bir bağ olduğunu düşünmesinden hareketledir. O, fıkıh ilmini öğrenen kişinin  züht ve hikmet ilmine de yönelmesini, yoksa kalbinin katılaşıp, ahlâkının kötüleşeceğini ve Allah’tan uzaklaşılacağını nakleder. Bu iki ilim arasındaki uzlaşının,  İslâm tarihinde zaman zaman yükselen fukahâ ve mutasavvıflar arasındaki gerilimi çözmeyi hedeflediği de söylenebilir. Eserde, insanın dünya ve âhiret mutluluğunu elde etmesinde rehberlik etmeyi amaçlayan her iki ilimden biri olmadan, diğerinin eksik ve maksadından uzak olacağı vurgulanmıştır. Ketâib, insanlar arasındaki gerilimin, ilimlerin hakikatinden uzaklaşılıp taklide yönelme nedeniyle olduğunu ortaya koyması yönüyle de önem taşımaktadır. Bu çalışmada Kefevî’nin, Ketâibü a‘lâmi’l-ahyâr isimli eserinden hareketle sufi ve fakihlerin karşılıklı ilişkileri ele alınacaktır. İslâmî ilimlerin oluşum dönemini incelemek, sonraki dönemlerdeki ilişkileri sağlıklı bir şekilde değerlendirmeye katkı sağlayacağı için oluşum dönemi incelenmiş ve bunun için de konu, bahsi geçen eserin ilk beş ketîbesi çerçevesinde ele alınmıştır.
dc.identifier.endpage156
dc.identifier.issn2458-9934
dc.identifier.issue15
dc.identifier.startpage135
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/11552/4644
dc.identifier.volume15
dc.language.isotr
dc.publisherYozgat Bozok University
dc.relation.ispartofBozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
dc.relation.publicationcategoryMakale - Ulusal Hakemli Dergi - Kurum Öğretim Elemanı
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccess
dc.snmzKA_DergiPark_20250518
dc.subjectTasavvuf
dc.subjectFıkıh
dc.subjectİlim
dc.subjectAmel
dc.titleMahmûd Kefevî’nin “Ketâibu A’lâmi’l Ahyâr”ında Tasavvuf- Fıkıh İlişkisi
dc.typeResearch Article

Dosyalar